23 Nisan Neşe Doluyor İnsan :) slagonuyla evden çıktık, resmi tatil olunca hadi bir adalar yapalım dedik, İstanbul (Anadolu Yakası) Bostancı iskelesinden Adalar vapuruna bindik o da nee! Tıklım tıklım diyeceğimiz bir tabirle her yer dolu, tatil diye herkes mi adalara gitmek ister diye düşünürken, bir çok yolcunun boynunda Haç şeklinde kolyeler gördük vebir kaç sohbetle kutsal bir gün olduğunu ve Ortodoks Hristiyanlarının yarı hacı sayılmaları için Aya Yorgi Kilisesi'ne gideceklerini öğrendik.. Buraya kadar her şey en heycanlı kısımıydı bizim için, bundan sonrası baya maceralı ve ilginç gelişti :)) Adaya vardık, hadi bisiklet kiralayalım dedik ne için? Kiliseye gitmek için... Yemez oraya kadar, yokuş var dediler kiralayamadık, asla at arabası da tercih etmeyeceğimiz için haydi tabana kuvvet :)) yolun yarısında fark ettik ki bu yol bitmicek çünkü güneş faktörü bizi eritti.. O zaman akülü 3 tekerlekli motorlara otostop çekelim dedik:) ben dedim arkadaşım demedi :D ben sandım ki akülü motorlar da kiralanabiliyor meğer öyle bir durum yokmuş. insiyatif kullanan iki abimiz bizi aşıklar tepesine kadar çıkardı sağolsun :) iyiki otostopladık. Kesinlikle tavsiyemdir :) peki Kiliseye varabildik mi ? - hayır. Bizi bekleyen yaklasık 400m lik bir yokuş var belkide 200 m ama var o yokuş o sıcakta ve kalabalıkta bana 1 km gelmedi değil. Harika bir ortama kavuştuk ilginç bir kültür içinde olmak ve ayak uydurmak bence en güzel yaşam hikayesi... Ellerinde şeker, mum, ip olan herkes orada.. Biraz Kilise tarihinden bahsedelim ve sonrasında bu yarı hacı olmayı anlatacağım: Kilisenin her yıl daha da fazla ziyaretçi almasının sebebi kulaktan kulağa dolaşan dileklerin gerçek olduğu söylentileri. Birçok motif barındıran kiliseye gelenlerin en çok dikkat ettiği, mızrağı ile bir deniz canavarını öldüren Saint George ikonası. Kilisenin bu ikonaların da dahil olduğu, ve ünlenmesini sağlayan bir efsanesi var. Rivayete göre, Bizans dönemlerinde işgal altında kalan adanın papazları, ikona ve kutsal eşyaları kurtarmak için toprağa gömmüşler. Aradan uzun yıllar geçmiş ve Rumların Aya Yorgos dediği ve zaman içinde Aya Yorgi olarak anılmaya başlayan aziz, bir gün bir çobanın rüyasına girmiş ve ondan kiliseye giden yokuşu turmanmasını, çan sesini duyduğu an olduğu yerde durup toprağı kazmasını istemiş. Çoban bu rüyayı birkaç gün daha üst üste görünce aziz Aya Yorgi’nin kendisine dediklerini harfiyen uygulamış ve toprağın altından bugün halihazırda kilisede de sergilenmekte olan bu ikona ve kutsal cisimleri çıkarmış. Aya Yorgi kilisesi, Efes yakınlarında bulunan Meryem Ana’nın evi ile birlikte Hıristiyanlar tarafından kabul edilen iki hac noktasından biri olma özelliğini taşıyor. Ortodoks mezhebinde 23 Nisan tarihi, Yorgoların isim günü olarak anılıyor. Hem 23 Nisan hem de bir Azize olan Ayie Thekla’nın anıldığı 24 Eylül tarihlerinde Aya Yorgi’ye gelmek Hıristiyanlar inancına göre daha kutsal. Bu tarihlerde Aya Yorgi’ye giden yolu tıpkı efsanedeki çoban gibi çıplak ayakla ve hiç konuşmadan takip edenlerin yarı hacı sayılıyor olduğuna inanılıyor. Evet burada dikkatinizi çekerim ' Çıplak Ayakla ve Hiç Konuşmadan' çıkmak bu bilgi burada kalsın ve devam edelim; Kiliseye ulaşmayı ve buradaki manzarayı kucaklamayı başaran şanslı ziyaretçiler, buradan bir anahtar veya bir çan alıyor. Dileği gerçekleşenler ise bu andan itibaren aldığı objeyi kiliseye geri götürmek zorunda. Ayrıca kiliseye çıkan yokuşta çalılara ip bağlayanların da dileklerinin gerçekleşebileceğine, yolun başından sonuna kadar bir makara ipi aça aça ilerleyenlerin de kısmetlerinin açılacağına inanılıyor. Dileklerini bir kâğıda yazıp bu kâğıdı kilisenin içindeki dilek kutusuna da atabiliyorsunuz. Bunların dışında son yıllarda rastlanılan renkli adak mumları da var. Ayrıca gelen ziyaretçilerin bazıları da kilisenin arkasında küp şekerler ve ağaç dallarını dizerek oluşturdukları harf ve çizimlerle de dilek diliyorlar. Ne güzel bir gün 23 Nisan dimi:)Ayrıntılı fotoğraflar instagram hesabımda..